Bir buçuk ay süren bu geziyi nasıl yaptığımız konusunda burada kısaca bilgi vereceğim. Ülkeler hakkındaki izlenimlerimi ise tek tek o ülke başlığı altında açıklamayı uygun görüyorum.

2009 kış aylarında ne zamandır gitmek istediğimiz Alaska için bir gemi seyahati aramaya başladık. Gitmesi ve gezmesi nisbeten zor yerler için gerek uygun fiyata bulunabilmesi, gerekse eşya taşıma ve otel arama sorunu olmaksızın çok konforlu şartlarda seyahat imkânı sağlaması nedeniyle gemi (cruise) yolculuklarını tercih ediyoruz. Uğrak limanlarında, eğer civarda görmeye değer yerler varsa ve o ülke şartları da elveriyorsa, otomobil kiralayıp mümkün olan en fazla yeri görme yolunu seçiyoruz. Görülmesi gereken yerlerin tespiti için hem önceden dikkatli bir İnternet çalışması gerekiyor, hem de geminin o rota için belirlediği kendi “Günlük Tur”(excursion)portföyü çok güzel bir rehber oluşturuyor. Bu günlük turlar, genellikle yaş veya dil sorunu gibi nedenlerle kendi kendine hareket etme çekingenliği olan yolcuları görülmeye değer yerlere taşıyan organize, rehberli geziler. Tabii o liman için hangi turu seçerseniz diğerlerinden vazgeçme gibi bir zorunluluk söz konusu. Ayrıca bu geziler hatırı sayılır derecede yüksek fiyata satılıyor ve gemi şirketleri genellikle yolculuğun tamamını ucuza pazarlayarak câzip kılıp, asıl kazancı gemi içindeki harcamalar ve günlük turlardan sağlama prensibi güdüyorlar.
Biz araba kiralayıp onların üç ayrı gezide götürdükleri yerlerin tamamını, hem de üçte bir fiyata görebiliyoruz. Burada tek risk var; eğer geminin kendi turunda bir aksilik olur da kalkış saatine geç kalınırsa gemi bekliyor ama bireysel gezilerde geç kalınırsa gemi beklemiyor. Fakat çok büyük bir aksilik olmadığı takdirde, tecrübeli bir gezginin böyle bir hata yapması zor.
Gemi içindeki harcamalara gelince; Bizim bu gezide yolculuk yaptığımız gibi 300 m. boyunda, 40 m. enindeki çok büyük gemilerde, alkol hariç 24 saat yeme-içme, spor salonu, pek çok açık ve kapalı yüzme havuzu, her gün ve gece devamlı yapılan kaliteli gösteriler, sayısız değişik lokantadan yararlanma imkânı hatta bahşişler, peşin ödediğiniz ücretin içinde yer alıyor. Ancak alkollu içecekler, casino, internet, çamaşırhane ve bazı özel lokantalar için ve tabii bir de mağazalardan alış veriş amacıyla harcama yapıyorsunuz. Gemi seyahatleri ile ilgili olarak şirketler, rotalar ve tarihleri konusunda “cruise” adıyla pek çok uluslararası internet sitesinden bilgi alınabilir.

Bu konuda bizim uyguladığımız bir sistem de gemilere Türkiye’den değil, genellikle ABD, bazen de Avrupa’dan binmektir. Çünkü Türkiye çıkışlı gemiler daima daha pahalı olmakta. Uçağa da para vermemek için hemen daima aylar öncesinden uçuş millerimizi kullanarak önce ABD gidiş dönüş biletlerimizi alır, herhangi bir liman (San Francisco, Miami, San Diego, Galveston vs.)çıkışlı cruise gemilerini seçeriz. Böylesi hem rota seçme olanağı, hem de fiyat açısından her zaman daha avantajlı oluyor.
Araba kiralayacaksanız, önceden internetten rezervasyon yapmak akıllıca olur çünkü geminin uğradığı bazı küçük yerleşim yerlerinde yeterli araba olmayabiliyor ve gemiden inmekte biraz yavaş davranırsanız açıkta kalabilirsiniz. Gemi yolcuları (yabancılar) genellikle tecrübeli oluyorlar. Konuştuğunuzda kiminin on beşinci, kiminin otuz yedinci seyahati olduğunu duyuyorsunuz. Bu nedenle hepsi ne yapacakları konusunda son derece bilinçliler. Yola çıkmadan önce iyi çalışmakta yarar var.
Eğer bazı turları gemiden satın almayı düşünürseniz, ya gezi ile birlikte rezervasyon yaptırın ya da ilk gün biner binmez seçiminizi yapıp yerinizi ayırtın derim, çünkü çok câzip olanların kontenjanı hemen doluyor.
Gemi seyahati için çok fazla giyecek götürmeye gerek yok çünkü isterseniz ücretini ödeyerek yıkatıp ütületebilir, bunu tercih etmezseniz gemilerin bazılarında (Princess Cruises gemilerinde bulunuyor) bulunan kullanışlı çamaşırhanelerde kendiniz tank başına yaklaşık 1 US $ ödeyerek yıkayabilirsiniz. Ayrıca çamaşırhanelerde ütü de bulunuyor.

Resmi kıyafetli lokantalarda yemeyi ve sık sık yapılan gecelere katılmayı istiyorsanız, erkekler koyu renk takım elbise ve kravat, hatta smokin, kadınlar bir-iki (yolculuğun süresine bağlı olarak) gece kıyafeti götürmeliler. Ayrıca şal, şık bir ayakkabı ve çanta, mayo, yağmurluk ve şemsiye bavula konmalı. Bir kaç fazla değerli olmayan takı da almak gerekir. Gemilerde kasa olanağı olduğu için sorun değil ama biz gemiden iner inmez dönmediğimizden ve zaman zaman kiralık arabalarda bagaj bıraktığımızdan, kaybolduğunda üzüleceğimiz eşyaları taşımamayı tercih ediyoruz. Meraklısı için smokin gemide de kiralanabiliyor. Kazak taşımamak için çift polar ceket ve kalın eşofman altı ile Alaska ve Patagonya’da bile dolaştık!
Gemi kütüphanelerinde en çok İngilizce olmak üzere Almanca ve Fransızca da kitap bulunuyor ama dil bilmeyen için Türkçe kitap gerekebilir. Ayrıca çeşitli zihin oyunları da (sudoku, satranç, puzzle gibi) kütüphaneden temin edilebiliyor. Bunun dışında dil kurslarından bilgisayar derslerine, seramik yapımından dans hatta örgü-nakış çalışmalarına her türlü meşguliyet kimi ücretli, kimi ücretsiz, yolcuların arzusuna sunulmuş durumda. Güvertenin birinde yürüyüş parkuru var. Gemi 300 m. uzunluğunda olunca bir tur da yaklaşık 700 m. oluyor. Hava yağışlı da olsa üstü kapalı olduğundan burada yürüyüş ve koşu yapılabiliyor. Açık güverteler de iyi havada keyif için mükemmel.
Biz son iki yolculukta da hem yaz hem kış yaşadığımız için ayni bavulda hem şort hem atkı ve bere götürmek zorunda kaldık. Eşya taşımak gerçekten seyahatin en zor yanı. Eğer doğrudan gemiye gidip, bitiminde de hemen eve dönüyorsanız hiçbir problem olmuyor. Gezinin tamamını, yol da dahil gemi şirketinden satın alabilir ve kamaranızdan çıktıktan sonra bavullarınızı bir daha evinizde görme şıkkını seçebilirsiniz. Bu durumda çok eşya da götürülse bir yük teşkil etmeyecektir ama gemiden indikten sonra bireysel olarak yolculuğunuza devam edecekseniz, şıklıktan feragat edip mümkün olan en az eşyayı alın derim!
Büyük ve yeni gemilerde stabilizatör olduğu için özellikle okyanus geçişlerinde sallantıdan asgari ölçüde rahatsız oluyorsunuz. Bu gezide bunun ne kadar önemli olduğuna şahit olduk. Güney Amerika gezimizde de olmamasının ne demek olduğunu bir gece Pasifik’te çok fena öğrendik! Bu nedenle deniz tutmasından şikayetçi olan kişiler büyük gemileri tercih etmeliler. Bir de her yarım tablet Dramamin için 1$ vermek istemiyorsanız gemiye binmeden buradaki bir eczaneden alıp götürmekte yarar var.

Bu seyahatin çıkış limanı Kanada’nın Vancouver şehri olduğundan, 5 Eylül’de ABD’nin Seattle şehrine uçtuk. Bir gece kalıp şehri hızlı bir şekilde otobüsle gezdikten sonra Grey Hound otobüsleriyle yarım günlük bir yolculukla sınırı geçerek Vancouver’ageldik. Şehirde hiç oyalanmadan araba kiralayarak Jasper milli parkına doğru yola çıktık. Ayın 11 ine kadar Rocky dağlarınınmilli parklarında dolaştık, 12 si öğle saatlerinde Vancouver’in meşhur limanı Canada Place’ten gemimiz olan “Diamond Princess” e bindik. Güzergâh, ilki Alaska-Whittier’da son bulan bir haftalık ve ikincisi Pasifik okyanusunu kuzeyden kat ederek Asya limanlarına ulaşan iki haftalık olmak üzere iki bağımsız geziden oluşuyordu. Biz rezervasyon sırasında öyle talep ettiğimiz için ilk gezinin bitiminde kendi kamaramızda kalarak ikinciye devam ediyoruz. Bizim gibi pek çok kişi de öyle yapıyor. Alaska’da üç şehir ve pek çok buzul gördükten sonra 19. Eylül’de Anchorage’ın limanı Whittier’a geliyoruz. Burada geminin ilk yolculuğu son buluyor ve yaklaşık bin kişi inip, yeni bin yolcu biniyor. Bu bir haftalık sürede saatler günde birer saatten dört saat ileri alınıyor.
Ayın 20’sinden itibaren Asya’ya doğru Pasifik Okyanusuna açılıyoruz. Hep denizde olunacak altı günün ilk günü, kaptan bir anons yaparak Japon denizinde ortaya çıkan süper tayfundan dolayı rotayı değiştirerek kuzeye, Bering denizine aldığını, buna rağmen tayfundan etkilenebileceğimizi söylüyor. Neyse ki endişelerimiz gerçekleşmiyor ve ekibin ustalığı sayesinde hemen hiç etkilenmeden yola devam ediyoruz. Bu arada ayın 19’undan başlayarak her akşam saatleri bir saat geri alıyoruz. Ayın 22’sine kadar bu devam ediyor ve o gün Tarih Çizgisini (International date line) geçiyoruz. Bu olayın etkisi, ayın 23’ünü hiç yaşamamak oluyor ve 22’si akşamı yatıp, 24’ü sabahı uyanıyoruz! Yaşadığımız bu ilginç deneyim, kaptan tarafından verilen sertifikalarla belgeleniyor. Bir günü kaybetmemize rağmen ayın 26’sına kadar saatleri her akşam geri almaya devam ediyoruz. 27 ve 28 Eylül günleri bu defa birer saat ileri alıyoruz. Bu arada saat değişimlerinden dolayı altüst olan metabolizmalarımız yüzünden sürekli uyku istiyor ve olmadık saatlerde her yerde uyuklamaya başlıyoruz.
28 Eylül’de Japonya’nın Hokkaido adasında Muroran limanındayız. Ertesi gün ayın 29’u bu sefer Rusya’nın Sibirya’daki en önemli limanı, tarihi Vladivostok şehrine geliyoruz. Havamız gezinin ilk günü Seattle’daki müthiş yağmurdan sonra inanılmaz güzel gidiyor. Bu arada Seattle’ın simgesinin şemsiye olduğunu da unutmamak lazım! Kanada o kadar sıcak ki, normal olup olmadığını sorduğumuzda 1969’dan beri en sıcak ve kurak Eylül ayının sürmekte olduğunu öğreniyoruz. Vladivostok ise Sibirya adının çağrıştırdıklarına inat muhteşem bir yaz havası yaşıyor. O kadar ki, ayağımı denize sokup ne kadar ılık olduğunu görünce plajın neden boş olduğunu merak ediyorum. Sonradan çok temiz görünmesine rağmen denizin kirli olduğunu ve yüzülmediğini öğreniyoruz.
Ayın 30’u saat tekrar geri alınıyor ve denizdeyiz. Ertesi gün Kore’nin Busan (Pusan) şehrine geliyoruz. Ekim ayının 2’si ve saat son olarak geri alınıyor. Artık günler iyice kısaldı, saat 18 de güneş batıyor. Bu kadar ileri-geri oynayınca kol saatlerimizin de aklı iyice karışmış durumda, gün ortası tarih değiştiriyorlar. Saatin de tarihin de ciddiyeti kayboldu! Normal hayatımızda kesin sabite olan unsurların burada bu derece oynak olması hayatımızda değişmezliğine güvendiğimiz şeyler hakkında düşünceye kapılmamıza yol açıyor. Seyahatin güzelliği de bu zaten. Hiç bir şeyin ve hiç kimsenin bildiğiniz gibi olmadığını öğretiyor size. Ön yargılarınızı yerle bir ediyor. her eve dönüşünüzde etrafınıza örmüş olduğunuz duvarların bir kısmının daha yıkıldığını fark ediyorsunuz.
Bu kadar günlük ülke değiştirilmesi sırasında giriş formaliteleri nedeniyle limanlarda geçireceğimiz zamanın kaybedilmemesi için yanaşılacak ülkenin gümrük yetkilileri bir gün önceden gemiye biniyorlar, pasaportlarımız önceden gemi sorumlularına teslim edilmiş olduğundan gereken muameleler denizdeyken bitiriliyor. Son olarak randevu saatleri kamaralara duyurularak yetkililerin yolcularla görüşmesi sağlanıyor. Böylece mümkün olan en zahmetsiz şekilde her gün başka bir ülkeye giriş yapılabiliyor. Tabii Türkiye’den çıkarken gerekli vizelerin alınmış olması şart. Karaya çıkışta pasaport gerekmiyor. Geminin verdiği elektronik kimlik kartını girişte ve çıkışta gösteriyorsunuz, böylece herkesin gemiye dönüp dönmediği kontrol edilebiliyor. Aynı kart kamara kapı anahtarı olarak ve harcamalarda kredi kartı olarak da kullanılıyor.
3 ve 4 Ekim Çin’in Quingdao ve Dalianşehirlerindeyiz. Hava hâlâ mucizevi şekilde iyi gidiyor. 5 Ekim, gezimizin son günü. Gece yatmadan oda kapımızın önüne bagajımızı bırakıyoruz. Sabah erkenden gemi eski Pekin yeni Bei Jing’in limanı Xingang (Tianjin) a yanaşıyor, Her şey son derece organize ve düzenli. Bavulumuzu atarak tekerleğini kırmaları dışında tabii! İnip eşyalarımızı alıyor, Çin’in içlerine doğru seyahatimize devam ediyoruz. Gemi ise kalan ve yeni binen yolcularıyla Hongkong ve Thailand’a,oradan Avustralya’ya gitmek üzere tekrar denize açılıyor.
Tabiat Güzelliği; Denizin üstünde olmak, 10/10!!
Kişisel İlginçlik Katsayısı; 10/10, (daha yükseği olmadığı için)
Bir daha gider miyim? Gemiyle her yere, her zaman, evet!